Dünya Tarihi
Kitabın Yazarı: William McNeill
İlk Basım Yılı: 1963
Yayınevi (TR): İmge Yayınları
Kategori: Tarih
Özet
William McNeill’in Dünya Tarihi adlı eseri, insanlık tarihini geniş bir perspektifte ele alarak, dünya çapındaki uygarlıkların gelişim sürecini anlatan kapsamlı bir çalışmadır. McNeill, dünyanın çeşitli coğrafyalarında ortaya çıkan medeniyetleri, kültürel, sosyal, ekonomik ve teknolojik açıdan inceleyerek, bu medeniyetlerin birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğini detaylı bir şekilde sunar. Kitap, özellikle tarımın icadı, ticaretin yayılması, savaşların rolü ve küreselleşmenin tarihsel temelleri gibi konulara yoğunlaşır. McNeill, tarihin farklı dönemlerinde öne çıkan medeniyetlerin, birbirlerinden öğrenerek ve karşılıklı etkileşim yoluyla nasıl evrildiğini vurgular. Eserde ayrıca, Avrasya, Afrika, Amerika ve diğer kıtaların tarihlerine yer verilerek, insanlık tarihinin çok boyutlu bir anlatımı sunulmaktadır.
McNeill, tarih boyunca medeniyetler arasındaki karşılıklı etkileşimlerin, dünya tarihinin temelini oluşturduğunu öne sürer. Bu etkileşimlerin, yalnızca askeri fetihler ve savaşlarla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda ticaret, kültürel değişim, bilim ve teknoloji transferleri ile medeniyetlerin birbirlerinden beslenerek geliştiğini belirtir. Kitap, kronolojik bir yaklaşımla yazılmış olup, dünya tarihini anlaşılır ve bütüncül bir bakış açısıyla ele almaktadır.
Cevvela Yorumu
McNeill’in Dünya Tarihi, medeniyetler arası etkileşimlerin dünya tarihindeki önemini vurgulayan ve küresel bir tarih anlayışı sunan önemli bir eser. Bu bakış açısı, sadece Batı merkezli tarih anlatılarına eleştirel bir duruş sergilemekle kalmayıp, dünyanın farklı bölgelerindeki medeniyetlerin de tarihin şekillenmesinde ne kadar önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Kitap, insanlık tarihine geniş bir perspektiften bakmak isteyenler için oldukça zengin ve kapsamlı bir kaynak sunuyor. Ancak eserin kapsamlı yapısı, bazı okuyucular için zaman zaman karmaşık ve fazla detaylı gelebilir. McNeill’in bazı konuları fazla genelleştirdiği ve derinlemesine analiz yapmadığı eleştirileri de zaman zaman dile getirilmektedir. Buna rağmen, dünya tarihini anlayabilmek için çok önemli bir referans kitap olduğunu söylemek gerekir. McNeill’in sunduğu kapsamlı analiz, tarihsel olaylar arasındaki ilişkileri anlamamızı kolaylaştırıyor ve medeniyetlerin gelişim sürecine dair derin bir bakış sunuyor. Kitabın en güçlü yönlerinden biri, farklı kültürler ve medeniyetler arasında köprüler kurması ve bu köprüler üzerinden tarihin çok katmanlı bir yapısını gözler önüne sermesidir. Ancak, kitaptaki bazı bölümler daha fazla derinlemesine analiz ve eleştirel düşünce bekleyen okuyucular için tatmin edici olmayabilir.
Cevvela'dan Alıntılar
"Erdem ise, Konfüçyüs'e göre her zaman için insan yaşamının en yüce amacıdır."
"1519'da, Habsburglardan ( Karl da denen ) V. Charles, zaten son derece görkemli olan ünvanlarına ve erkine bir de "Kutsal Roma Imparatoru" sanını ekleyince, evrensel monarşinin gerçekleşebileceği sanıldı. Çünkü talihli bir evlilik bağlantısıyla V. Karl, yalnızca ailesinin Avusturya'daki ve Almanya'nın Avusturya'ya yakın bölgelerindeki topraklarını değil, aynı zamanda aşağı ülkelerden başlayarak Fransa ve Almanya arasında düzgün olmayan bir şerit biçiminde güneye doğru uzanan Burgonyalıların mirasına da sahip olmuştu. Bunlara ek olarak 1516'da, İspanya Krallığı tacının da mirasçısı durumuna geldi. Çok geçmeden bunlara, önce Cortez'in (152l'de) ve sonra Pizarro'nun(l535'te) Yeni Dünya'nın göz kamaştırıcı hazinelerinin kapılarını açmalarıyla, Avrupalıların hırsla parlayan gözleri önüne serilen yeni, geniş Amerika kıtaları imparatorluğu da eklendi. Bu da yetmezmiş gibi, Karl'ın Avusturya'ya bağlı toprakların yönetilmesiyle görevlendirdiği kardeşi Ferdinand, kayınbiraderi olan Macaristan Kralı büyük bir yenilgiyle sonuçlanan Mohaç savaşında Türkler önünden kaçarken mirasçı bırakmadan ölünce, 1526'da Bohemya ve Macaristan taçlarını ele geçirmişti."
"Safevi İmparatorluğu'nun kurulmasında İslam dünyasını böylesine rahatsız eden şey, Şah İsmail'in bilgisiz izleyicilerinin, onun Şah İsmail biçimine girmiş Allah olduğunu düşünmeleriydi. Böyle bir savı dine karşı saygısızlık olarak gören daha bilgin ve teoloji alanında daha derin bilgili destekleyicileri bile, on iki imamın yedincisinin soyundan gelen Şah İsmail'in tüm İslam topluluğunun yasal başı olduğunu öne sürdüler."
"Bununla birlikte Ortadoğu'nun tahıl tarımının ve evcilleştirilmiş hayvanların insanlık tarihinde özel bir yeri vardır. Çünkü ilk uygarlık onların yol açtığı yaşayış biçiminden doğmuştur."
"Sufi hareketinden önce İslamlık, daha çok bir kent diniydi. Gerçekten, şer'i hukukun kutsal töreniere ilişkin bazı buyrukları, ıssız kırsal bölgelerde yerine getirilebilecek şeyler değildi. Fakat "ermişlere" saygı, onların mezarlarına bağlılık ve vecde getirici derviş törenlerini izlemek, İslam topluluğunun üyesi olma yolunda atılan ilk adım sayılınca, basit köy halkı, kentin, karmaşık dinsel düşünceleri ve eylemleri benimseyen insanlarıyla aynı inancı paylaşabildi. Bir başka deyişle, Hinduizmde eskiden beri görülen, dinsel eylemlerde ve biçimlerde derecelendirmeye ve çeşitlendirıneye benzeyen bir nitelik Islama da girdi. Gerçekten, Ortadoğu gizemciliğinde Hint kaynaklı izierin bulunuşuna bakılarak, sufilerin izlediği yolun kazandığı zafer, İslamlığın Hintlileştirilmesi olarak tanımlanabilir."